NE YAPMALI?

Günümüzün stress ve problem dolu dünyasında kendimize sorduğumuz önemli bir soru bu. Gerçekten, ne yapmalı oğlanın okul giderlerine, ne yapmalı başımızdaki binbir türlü derde, ne yapmalı ruhumuzu boğan daraltan karabasana?

Problemler kendi kendilerine yok olmuyorlar ne yazık ki. Bir problemle başa çıkabilmek için çalışıp çabalamak, emek sarfetmek gerekiyor genellikle. Problemi çözmek için sarf ettiğimiz emeğin azlığı veya çokluğu kadar önemli bir başka faktör ise problemi çözmek için kullandığımız strateji veya stratejilerdir. Evet, hepimiz bilerek veya bilmeyerek farklı çözüm stratejileri geliştirdik yaşamımız boyunca. Kimisi bir adım ötesini görebilmek için atılacağı işlerin getirisini götürüsünü hesaplayarak ileride çıkabilecek problemlere çözüm yolları geliştirip, öngörü metoduyla yaşamdaki riskleri azaltırken, kimisi de yardıma ihtiyacı olduğunda, bilen birilerine danışarak, ihtiyaca dayalı bir çözüm metodu kullanabilir. Herkes kendine uygun yöntemi, kendi bilgi ve becerisine, sosyal çevresiyle olan ilişkisine, deneyimlerine, problemi anlama ve özümseme anındaki fiziksel, bilişsel ve psikolojik durumuna göre seçer.

Sizlere bugün basit bir problemle başa çıkma tekniği hakkında bilgi vereceğim. Bu metod, problemi anlama, üzerinde çalışma, çözüm önerileri getirme ve nihayetinde problemi çözme temeline dayanıyor. Nasıl mı? Haydi o zaman, başlayalım günün çalışmasına:

Bir problemle başa çıkmada öncelikli sorun problemi anlamaktır. Öyle ise ilk olarak şu soruya cevap vermeliyiz:

1: PROBLEM NEDİR?

Bu soruyu sorduğumda çoğu kişi bir anda cevap veremiyor. Birçok problem arasından birisini ayıklamak veya problemimizin ne olduğunu tam anlamıyla algılamak pek kolay bir iş değil. O yüzden işinizi kolaylaştırayım. Somut, açık, basite indirgenmiş, kolay anlaşılabilir ve gerçekçi problemlerinizi alt alta yazın. Aralarından birisini seçin.

2: NE YAPILABİLİR?

Seçtiğiniz problem hakkında aklınıza gelebilecek tüm çözüm önerilerini alt alta yazın. Çözümün işe yarar olup olmadığı, gerçekçi olup olmadığı önemli değil, hepsini not edin.

3: ÇÖZÜM ÖNERİLERİNİ İNCELE!

Bu aşmada ”ne yapılabilir” başlığı altında bulduğunuz önerileri tektek inceliyorsunuz. Her bir önerinin beş faydalı ve beş zararlı sonucunu yazın.

4: BİR ÖNERİ SEÇ.

Çözüm seçenekleri arasında en çok inandığınız, uygulanabilmesi en gerçekçi ve kolay olan, sizi sonuca götürebilecek (yani probleminizi çözmeye yardımcı olabilecek) seçeneği seçin.

5: NEYE İHTİYACIN VAR?

Bulduğunuz bu seçeneği gerçekleştirebilmeniz için neye ihtiyacınız var? Birisi, birileri size yardımcı olabilir mi (öyleyse kim?), kime sorabilirsiniz, bir yere gitmeniz gerekebir mi, birşeyler satın almanız gerekiyor mu vs vs?… Bulduğunuz çözüm yolunu denemek için ihtiyacınız olan herşeyi tek tek yazın. Bunları nasıl uygulayabilecinizi planlayın.

6: PLANINI YENİDEN GÖZDEN GEÇİR VE UYGULA.

Yaptığınız planı son bir defa daha gözden geçirin ve eğer arada unuttuğunuz aklınıza gelmemiş olan şeyler, değiştirilmesi gereken şeyler varsa onları planınıza ekleyin. Eğer kendinizi hazır hissediyorsanız yaptığınız planı uygulayabilirsiniz. 

7: NE OLDU?

Eğer promlemle başa çıkmak için yukarıda anlattığım gibi bir stratejiyi izlemişseniz elbette daha farklı çözümler bulmak, bulduğumuz yenileri ile çözümleri değiştirebilmek gayet kolay olur. Diyelimki şu ilk bulduğumuz ve uyguladığımız çözüm pek bir işe yaramadı.  O zaman ikinci basamakta bulduğumuz diğer çözüm önerilerini denemek, onları uygulamak çok daha kolaydır değil mi?      

Umarım açıklamasını yaptığım bu metod sizlere gündelik hayatta yardımcı olur. Problemlerin, üzerine ah vah edilip ağlanacak değil de ”nasıl çözebilirim, ne yapabilirim” diyerek kabul edilebilecek şeyler olduğu kanısındayım.

Problemlerinizle kolaylıkla başa çıkabileceğiniz günler dileğiyle.

Ps: Hayatında olumlu ve kalıcı değişimler yapmak istiyorsan şu yazıma da göz atmayı sakın unutma. https://panikataksite.wordpress.com/2022/01/05/olumlu-ve-kalici-degisimler-kucuk-adimlar-atmakla-baslar/

Saygılarımla, Hasan Durna uzman psikoterapeut

Psikoterapi randevusu almak için mail kontak bilgisi: aveniasamtalochkommunikation@gmail.com

Mutlu bir evlilik için altın kurallar…

En önemli kural, aslında ne kadar evli veya beraber yaşayan çift varsa o kadar altın kural olduğudur. Unutmayın her beraberlik kendine özgüdür, bizim doğrumuz sizin doğrunuz olmak zorunda değildir. Kendi altın kuralınızı bulmaya çalışın.

Birlikte yaşam sadece aşk ile yürümüyor malesef. Aşk işin ilk koşulu olsa da araştırmalara göre iki yıl sonra aşk onu destekleyen ve güncel kılan başka şeyler olmadan azalarak tükenmeye başlıyor. O zaman aşktan sonrasını ya da aşkı güncel tutmayı da hesaplamak gerekiyor. Yani evliliği yürütmenin koşullarından bir diğeri plan yapmak ve planlama yeteneğine sahip olmaktan geçiyor. Düğünü, nişanı, kınayı planlamaktan tut, ilk çocuğun doğumuna, çocukların okuluna, veli toplantılarına kimin gideceğine kadar her aşamayı ayrı ayrı planlanlamaya gelip bağlanıyor iş nihayetinde.

Başka bir altın kural ne yaparsan yapsan da, kendi işin, mesleğin, meşgalen olmasıdır. Kendi bağımsızlığın, seni evinin dışında kendin kılan bir şeyin yoksa işin çok zor. İş, güç, diploma diye sorarlar adama. Özellikle kızlara, kız anaları ve babalarına sözüm. Kızınızı okutup altın bileziği koluna takmadınızsa deve yüküyle çeyiz bile kurtarmaz işi.

“Çukurova elinde kar, harman yerinde nar olmaz” denildiği gibi, dördüncü kuralı yazayım o zaman. Dışarıda kamp ateşi kurup başında geceleyenler bilir, stoklanan tüm çalı çırpı veya odun bir anda atılmaz ateşe. Ateş azaldıkça ufak ufak odun atmalı, daha sabaha uzun süre kaldığı bilinmelidir. Gece yatmadan önce de ateşe koca bir kütük atılır ki sabah uyanıldığında hala yanan ateşimiz olsun istenilir. Evlilik de böyle birşeydir açıkçası. Ara ara birbirine zaman ayırmak, birlikte vakit geçirip evlilik ateşini hep canlı tutmaktır işin püf noktası. Ateş yandıkça yemek de pişer, soğuktan da korunulur!

Ne keser gibi hep bana hep bana, ne de rende gibi hep sana hep sana, ikisinin ortası birşey; hem sana hem bana, ikimize diyebilmektir beşinci kural. Kendi işimiz kendimize ait zaman, kendi fikirlerimiz önemlidir. Penguenler yavruladıklarında ana ve baba penguen tek yavrunun üstüne abanıp (yavru donup ölmesin diye) kuluçkada beklerler sırayla. Bu bekleme süresi genellikle bir ay civarındadır. Sırası gelen eş denizde avlanıp kendi karnını doyurup çocuğuna yedirmek için yağ depolarken diğer eş, öncelikle yumurta, sonrasında da küçük penguenin üzerinden bir an için bile kalkmaz.

Altıncı koşulsa birbiri ile aynı dili konuşmak, herhangi bir problem yaşanıldığında onu çözmeye istekli olmaktır. Karı ve kocanın hiç kavga etmemesi doğaya aykırı, hele ki aynı evde yaşayan kaynana, gelin, kayınbirader, kayınbaba vs vs varsa onlar ile de tartışmamak olanaksız. Birçok havyan türünün çiftleşme dönemi, grup liderliği, av alanı gibi konular yüzünden kavga ederken birbirlerini öldürdükleri pek gözlemlenmez. Niye? Hayvanın derdi üzüm yemek, bağcı dövmek değil ki. Problemlerini çözmeye istekli çiftlerin, evliliklerinin daha uzun ve mutlu sürdüğü gözlediğimiz bir gerçektir.

Yedinci ve son koşul ise, ne yaparsan yap, yaptığın o şeyin kendin ve eşin için ne anlama geldiğini bilmen ve ona göre davranmandır. İşte zurnanın zırt dediği yer de burası. ”Ne yapayım, derdim var ondan içiyorum!!!” Olmaz öyle, evliysen sorumlulukların da vardır. Karın kafana o bira şişesini ekleştirip pekmezini akıtırsa görürsün gününü. Etki ve tepki meselesi yani.

Hasan Durna

http://www.aveniasamtal.se